Arabuluculuk, hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde, tarafların iradi katılımıyla, tarafsız bir üçüncü kişinin (arabulucunun) rehberliğinde yürütülen yapılandırılmış bir süreç olarak tanımlanmaktadır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu (HUAK), Türk yargı sistemine alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerini entegre etme vizyonunun temelini oluşturmaktadır. Kanunun 1. ve 2. maddeleri, arabuluculuğun temel amacını, tarafların kendi çözümlerini bulmalarını sağlamak ve bu süreci gizlilik, gönüllülük ve tarafsızlık ilkeleri üzerine inşa etmek olarak belirler.
Arabuluculuğun temel amaçları arasında, uyuşmazlıkların yargı organlarına intikal etmeden, daha hızlı, daha ekonomik ve daha az yıpratıcı bir şekilde çözülmesi yer almaktadır. Geleneksel yargılama sürecinin uzunluğu, yüksek maliyetleri ve taraflar arasındaki ilişkileri zedelemesi gibi dezavantajlar göz önüne alındığında, HUAK’ın kabulü, uyuşmazlık çözümünde devletin yargı tekeli yerine, tarafların iradesine dayalı, yapılandırılmış sivil çözüm yollarını teşvik etme yönündeki temel politika değişikliğini simgelemektedir. Bu paradigma değişimi, sadece yargının iş yükünü azaltmayı değil, aynı zamanda tarafların memnuniyetini artırmayı da hedeflemektedir.
Arabuluculuk kapsamına giren konuların genel çerçevesi, özel hukuka tabi uyuşmazlıklar ve özellikle de tarafların serbestçe tasarruf edebileceği malvarlığı hakları ile sınırlıdır. Bu, genellikle borçlar hukuku, ticaret hukuku, iş hukuku (dava şartı olarak) ve bir kısım aile hukuku dışındaki özel hukuk ihtilaflarını kapsamaktadır.
Arabuluculuğa elverişli olmayan konuların tespiti, hukukun temel prensipleri ve kamu düzeninin korunması gerekliliğinden kaynaklanmaktadır. Kamu düzenini ilgilendiren, zorla icra gerektiren veya doğrudan üçüncü kişilerin haklarını etkileyen konular arabuluculuk yoluyla çözülemez. Örneğin, boşanma kararı veya velayet gibi kamu düzeni ile yakından ilgili konular, tarafların serbestçe tasarruf edebileceği haklar arasında yer almadığı için, arabuluculuk süreci sadece malvarlığına ilişkin sonuçlar (örneğin tazminat veya mal paylaşımı) için kullanılabilir.
Bu kapsamda, kanun koyucu tarafından özellikle arabuluculuğa elverişli olmadığı belirtilen özel bir durum, aile içi şiddet iddialarını içeren uyuşmazlıklardır. Arabuluculuğun temel dayanağı olan "Eşitlik" ilkesi, tarafların süreç boyunca eşit söz hakkına sahip olmasını ve müzakerenin adil şartlarda yapılmasını gerektirir. Aile içi şiddetin mevcut olduğu veya iddia edildiği durumlarda, taraflar arasında yüksek düzeyde bir güç dengesizliği bulunduğu kabul edilir. Bu tür bir dengesizlik altında yürütülecek bir müzakerede, mağdur tarafın özgür iradesiyle karar vermesi mümkün olmayabilir. Bu nedenle, yasa koyucunun aile içi şiddeti arabuluculuk kapsamı dışına çıkarması , bireysel hakların korunmasını (adil müzakere) kamu düzeninin bir parçası haline getirdiğini ve arabuluculuğun sınırını çizdiğini göstermektedir. Bu hukuki sınırlama, süreçteki temel adalet mekanizmalarını korumayı amaçlamaktadır.
Arabuluculuk sürecinin hukuki meşruiyetini ve güvenilirliğini sağlayan temel ilkeler, sürecin özünü oluşturur. Bu ilkeler, tarafların süreçten fayda sağlamasının ve sonucun mahkeme tarafından icra edilebilirlik şerhiyle güçlendirilmesinin temelini oluşturur.
Gönüllülük (Voluntariness): Tarafların sürece katılma ve özellikle anlaşma yapma konusunda hiçbir zorlama altında kalmaması esastır. Her ne kadar bazı uyuşmazlık türlerinde "Dava Şartı Arabuluculuk" (zorunlu katılım) getirilmiş olsa da , bu zorunluluk yalnızca başlangıç görüşmelerine katılımı kapsar. Anlaşma yapıp yapmama kararı ise tamamen tarafların iradesine bırakılmıştır.
Gizlilik (Confidentiality): Müzakereler sırasında paylaşılan bilgi, belge ve beyanların yargısal veya idari süreçlerde delil olarak kullanılamaması kuralıdır. Bu ilke, tarafların risk alarak açık ve dürüst iletişim kurmasını teşvik eder. Gizliliğin, hukuken zorunlu kılınan durumlar (örneğin suç teşkil eden fiillerin bildirilmesi) veya anlaşma belgesinin icra edilebilirlik şerhi için mahkemeye sunulması hariç olmak üzere korunması zorunludur.
Tarafsızlık (Impartiality): Arabulucunun, taraflardan herhangi birine avantaj sağlamaması, önyargılı davranmaması ve süreç boyunca objektif kalması yükümlülüğüdür. Bu, arabulucunun güvenilirliğini sağlayan en kritik etik zorunluluktur.
Eşitlik (Equality): Arabulucunun, taraflara süreçte eşit katılım fırsatı, söz hakkı ve bilgi edinme imkanı tanıması gerekir. Bu ilke, müzakerenin adil bir ortamda yürütülmesini garanti altına alır.
Kontrol (Party Control): Uyuşmazlığın çözümü üzerindeki nihai kararın ve anlaşma içeriğinin belirlenmesinin yalnızca tarafların inisiyatifinde olmasıdır. Dava şartı arabuluculukta (zorunlu katılım) gönüllülük ilkesi başlangıçta prosedürel bir zorunlulukla hafiflemiş gibi görünse de , "Kontrol" ilkesi, tarafların anlaşma yapıp yapmama noktasında tam serbestiye sahip olmasını garanti altına alarak gönüllülüğü sonuç aşamasına taşır. Dolayısıyla kontrol ilkesi, zorunlu katılımın olası olumsuz etkilerini dengeleyici bir mekanizma işlevi görür.
Aşağıdaki tablo, bu temel ilkelerin, arabuluculuk kurumunun diğer kritik unsurlarıyla olan ilişkisini göstermektedir.
Arabuluculuk Temel İlkelerinin Hukuki Süreçle İlişkisi
Temel İlke |
Tanım ve Kapsam | Hukuki Sürece Etkisi |
Gönüllülük | Tarafların iradesiyle sürece katılma ve anlaşma yapma. | Dava Şartı durumunda dahi anlaşmanın ilam niteliği kazanmasının meşruiyetini sağlar. |
Gizlilik | Müzakerelerde konuşulanların yargıda kullanılamaması. |
Tarafların açıkça konuşmasını teşvik eder, ancak ilam şerhi için mahkemeye sunumda istisnası vardır. |
Tarafsızlık |
Arabulucunun objektifliği, menfaat çatışmasından kaçınma. |
Hukukçu olma ve sicil şartıyla desteklenir, anlaşmanın hukuki geçerliliğini korur. |
Kontrol | Sürecin ve sonucun tarafların elinde olması. |
Karar Ağacı Analizi gibi araçlarla desteklenen rasyonel karar vermeyi teşvik eder. |
Arabuluculuk faaliyetinin sürdürülmesinde mesleki etik kurallar hayati önem taşır. Bu kurallar, arabulucunun güvenilirliğini ve sürecin şeffaflığını sağlamayı amaçlar.
Menfaat Çatışması (Conflict of Interest): Arabulucunun, geçmişte veya süreç esnasında taraflardan biriyle vekâlet, danışmanlık veya ticari ilişki gibi tarafsızlığını tehlikeye atacak bir ilişkisinin bulunması durumunda, derhal görevden çekilmesi bir etik yükümlülüktür. Arabulucunun tarafsızlığına gölge düşürecek en ufak bir şüphe dahi, sürecin meşruiyetini kaybetmesine neden olabileceği için, menfaat çatışması durumunda şeffaflık ve çekilme zorunluluğu esastır.
Unvan Kullanımı: Arabulucuların unvanlarını kullanırken dürüstlük ilkesine uygun davranmaları, reklam ve tanıtım faaliyetlerinde hukuki sınırları aşmamaları gerekmektedir. Bu kural, mesleki saygınlığın korunmasını ve halkın yanlış yönlendirilmesini önlemeyi hedefler.
Arabuluculuk mesleğini icra edebilmek için kanunla belirlenmiş zorunlu hukuki nitelikler mevcuttur. HUAK kapsamında, arabulucu olabilmek için temel şart, hukuk fakültesi mezunu olmak ve meslekte belirli bir kıdeme (deneyime) sahip olmaktır. Bu gereklilik, arabulucunun sadece müzakere tekniklerini bilmesini değil, aynı zamanda hazırlanan anlaşma içeriğinin hukuka uygunluğunu denetleyebilmesini ve tarafların haklarını adil bir şekilde anlamalarını sağlayacak hukuki yetkinliğe sahip olmasını sağlamak amacıyla getirilmiştir. Bu hukuki yetkinlik, menfaat çatışması gibi etik sorunlarda doğru kararı verme kapasitesini artırarak sistemin güvenilirliğini korur.
Gerekli eğitimi tamamlayan ve diğer şartları yerine getiren kişiler, Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı tarafından tutulan Arabuluculuk Siciline kaydedilirler. Bu sicile kayıt, mesleği icra etmenin ön koşuludur ve mesleki standartların sürdürülmesini sağlar.
Arabulucunun rolü, hakimin veya tahkim hakeminin rolünden kesinlikle ayrılmaktadır. Arabulucu, uyuşmazlığın çözümüne aktif olarak katkıda bulunur; iletişimi kolaylaştırır, tarafların ihtiyaçlarını ortaya çıkarmalarına yardımcı olur ve çözüm önerileri üretmeleri için ortam sağlar. Ancak arabulucu, hiçbir şekilde uyuşmazlığın esasını karara bağlayamaz veya taraflara zorla çözüm dayatamaz. Temel görevleri arasında gizliliği tesis etmek, süreci yönetmek ve taraflar arası iletişimi yapılandırmak bulunmaktadır.
HUAK (6325) kapsamında arabuluculuk faaliyetinin idari, teknik ve denetimsel yönetimini sağlamak amacıyla kurumsal bir yapı tesis edilmiştir.
Arabuluculuk Daire Başkanlığı: Adalet Bakanlığı bünyesinde yer alan bu başkanlık, arabuluculuk sicilinin tutulması, arabulucuların denetlenmesi, eğitimlerin koordinasyonu ve idari ve teknik altyapının sağlanmasında merkezi bir rol üstlenir.
Arabuluculuk Kurulu: Politika belirleme organı olup, arabuluculuk mevzuatına ilişkin çalışmalar yapmak, görüş bildirmek ve sistemin genel gelişimine yönelik stratejiler geliştirmekle yetkilidir. Bu kurumsal yapılar, arabuluculuk mesleğinin düzenli, etik ve hukuki standartlara uygun bir şekilde sürdürülmesini teminat altına alır.
Arabulucu olabilmek için belirlenen niteliklere sahip kişilerin, Daire Başkanlığı tarafından belirlenen usul ve esaslara uygun olarak temel eğitimi tamamlamaları zorunludur. Bu eğitimler, müzakere teknikleri, etik kurallar ve HUAK mevzuatı konularını kapsar. Sicilde kalmaya devam edebilmek için arabulucuların, mesleki bilgi ve becerilerini güncel tutmak amacıyla belirli periyotlarda yenileme eğitimlerini almaları gerekmektedir.
Arabuluculuk, temel olarak iki farklı mekanizma üzerinden işlemektedir: İhtiyari arabuluculuk ve dava şartı arabuluculuk. Bu iki mekanizma, başvuru usulleri ve hukuki sonuçları açısından farklılıklar göstermektedir.
İhtiyari (gönüllü) arabuluculuk, tarafların bir uyuşmazlığın doğmasından önce, uyuşmazlık sırasında veya yargılama sürecinin her aşamasında tamamen kendi iradeleriyle başvurabildiği esnek bir modeldir. Taraflar, süreci başlatma kararı ve arabulucu seçimi konusunda tam bir özgürlüğe sahiptir.
Dava şartı arabuluculuk ise, kanunla (örneğin İş Mahkemeleri Kanunu veya Ticaret Kanunu’nun belirli maddeleri) belirlenen dava türlerinde, dava açılmadan önce zorunlu olarak başvurulması gereken bir yargılama şartıdır. Bu mekanizmanın temel amacı, yargı sisteminin yükünü azaltmak, yani HUAK’ın temel amaçlarından biri olan hızlı ve ekonomik çözümü doğrudan gerçekleştirmektir. Dava şartı uygulaması, ihtilafların büyük bir kısmının mahkemeye intikal etmeden çözülmesini sağlayarak, yargı ekonomisine yapısal bir katkıda bulunmaktadır.
Usul Farkları: Dava şartı arabuluculukta başvuru, Adliye Arabuluculuk Büroları aracılığıyla yapılır. Arabulucu, sicilden ve sıra esasına göre Büro tarafından atanır. İhtiyari arabuluculukta ise taraflar arabulucuyu serbestçe seçme imkanına sahiptir.
Aşağıdaki tablo, bu iki temel süreç türünün prosedürel farklılıklarını özetlemektedir:
Arabuluculuk Süreç Türlerinin Prosedürel Karşılaştırılması
Kriter |
Dava Şartı Arabuluculuk (Zorunlu) |
İhtiyari Arabuluculuk (Gönüllü) |
Başlangıç İradesi | Kanuni Zorunluluk (Dava Açma Şartı) | Tamamen Serbest İrade |
Başvuru Yeri | Adliye Arabuluculuk Bürosu | Doğrudan Arabulucu veya Taraflar |
Arabulucu Ataması | Büro Tarafından Sicilden | Taraflarca Serbestçe Seçilir |
Zamanaşımına Etkisi |
HUAK m. 18/A uyarınca süre durur |
Sözleşmesel durdurma mümkündür, yasal otomatik durma yoktur |
İlk Ücret Karşılama |
Belirli sınırlar dahilinde Adalet Bakanlığı bütçesi |
Tamamen Taraflarca |
Arabuluculuk başvurusunun hukuki sonuçlarından biri, zamanaşımı ve hak düşürücü süreler üzerindeki etkisidir. HUAK madde 18/A uyarınca, arabuluculuk başvurusunun yapıldığı tarihten, sürecin son tutanakla sona erdiği tarihe kadar geçen süre boyunca zamanaşımı durur ve hak düşürücü süreler işlemez.
Bu düzenleme, arabuluculuk sisteminin etkinliği açısından kritik bir koruma mekanizması sunmaktadır. Eğer arabuluculuk süreci zamanaşımını durdurmasaydı, davacılar süre kaybı riskinden çekinerek arabuluculuğa başvurmak yerine derhal dava açmaya zorlanırdı. HUAK m. 18/A , bu riski ortadan kaldırarak tarafları, gönüllü ve rasyonel müzakereye teşvik eder. Böylece arabuluculuğun bir zaman kaybı değil, aksine bir çözüm aracı olarak algılanması sağlanır.
Arabuluculuk süreci, uyuşmazlığın sistematik olarak ele alınmasını sağlamak amacıyla belirli aşamalara ayrılmıştır.
Hazırlık Aşaması: Arabulucunun tarafları ve uyuşmazlığın hukuki dayanaklarını incelediği, lojistik hazırlıkları yaptığı aşamadır. Aynı zamanda taraf vekilleri tarafından Karar Ağacı Analizi (KAA) gibi araçlarla hukuki risk değerlendirmesinin yapıldığı evredir.
Başlangıç Aşaması (Açılış Konuşması): Arabulucunun temel ilkeleri (gizlilik, gönüllülük) ve sürecin kurallarını taraflara aktardığı, tarafların ve arabulucunun rollerini belirlediği, güven ve işbirliği ortamını tesis ettiği evredir.
İnceleme/Araştırma Aşaması: Tarafların uyuşmazlık konusundaki hikayelerini dinleme, duygusal ve hukuki boyutları anlama ve uyuşmazlığın kök nedenlerini (gerçek ihtiyaçlarını) ortaya çıkarma sürecidir.
Müzakere Aşaması: Çözüm seçeneklerinin geliştirildiği, değerlendirildiği ve üzerinde anlaşmaya varılmaya çalışıldığı merkez evredir. Bu aşamada kazan-kazan yaklaşımları uygulanır.
Sonuç Aşaması: Anlaşmaya varılması durumunda Anlaşma Belgesinin düzenlenmesi; anlaşmaya varılamaması durumunda ise Son Tutanak’ın düzenlenmesiyle sürecin hukuki olarak sonlandırıldığı evredir.
Arabuluculuk Süreç Aşamaları ve Teknik Odak Noktaları
Süreç Aşaması |
Temel Amaç | Uygulanan Teknik/Odak Noktası |
Hazırlık | Lojistik ve Hukuki Risk Değerlendirmesi |
Karar Ağacı Analizi (Vekil bazında) |
Başlangıç | Kural Koyma ve Güven Oluşturma |
Gizlilik ve Tarafsızlık İlkelerinin Belirlenmesi |
İnceleme/Araştırma | Uyuşmazlığın Derinliğini Anlama |
Talep (Pozisyon) ve İhtiyaç (Menfaat) Ayrımı |
Müzakere | Çözüm Yolları Geliştirme |
Kazan-Kazan Yaklaşımı ile Değer Yaratma |
Sonuç | Kayıt Altına Alma ve Hukuki Bağlayıcılık |
Anlaşma Belgesi ve İlam Niteliği Başvurusu |
Müzakere aşamasında iki temel yaklaşım öne çıkar: Kazan-kaybet (dağıtıcı/distributive) ve kazan-kazan (bütünleştirici/integrative) yaklaşımları. Kazan-kaybet yaklaşımı, sınırlı bir kaynağın paylaşımında bir tarafın kazancının diğer tarafın kaybı anlamına geldiği geleneksel pazarlık yöntemidir. Arabuluculukta ise asıl hedef, Kazan-Kazan yaklaşımı ile ortak faydayı maksimize etmektir.
Bu hedefe ulaşmanın anahtarı, Talep (Pozisyon) ve İhtiyaç (Menfaat) Ayrımı tekniğidir. Tarafların müzakere masasında açıkça ifade ettikleri yüzeysel ve somut ifadeler "talep" veya "pozisyon" olarak adlandırılır (Örn: "Ben 100.000 TL istiyorum"). Oysa bu talebin ardında yatan gerçek kaygı, motivasyon veya menfaat, "ihtiyaç"tır (Örn: "Benim itibarımın geri kazanılması, gelecekteki iş ilişkilerimin garantilenmesi"). Hukuk mahkemeleri yalnızca talepleri (kim haklı) çözebilirken, arabuluculuk ihtiyaçlara odaklanarak, tarafların mahkemede elde edemeyeceği, yaratıcı ve özel paket çözümler üretilmesine olanak tanır. Kazan-kazan ilkesi , hukuki boyutta değer dağıtımından (distributive), ilişki ve ticari boyutta değer yaratımına (integrative) geçişin adıdır ve arabuluculuğun temel başarı faktörüdür.
Karar Ağacı Analizi (Decision Tree Analysis), müzakere stratejisinin rasyonel bir temele oturtulması için kullanılan ileri bir tekniktir. KAA, bir uyuşmazlığın dava yoluyla çözülmesi durumunda ortaya çıkabilecek tüm olası sonuçları (yargılama süresi, maliyetler, kazanma olasılığı, olası hüküm tutarı) matematiksel olarak hesaplayan bir modeldir. Bu analiz, tarafların ve vekillerinin, masadaki anlaşma teklifini, dava yoluna göre beklenen parasal değer (Expected Monetary Value - EMV) açısından kıyaslamasını sağlar. KAA, müzakere stratejisini belirlemede kritik bir rol oynar, çünkü tarafların kabul edilebilir risk eşiğini objektif olarak ortaya koyar.
Arabuluculukta taraf vekilleri, müvekkillerinin hukuki haklarını korumanın yanı sıra, çözüm odaklı bir strateji benimsemek zorundadır.
Taraf vekilinin süreçteki en önemli yükümlülüğü, müzakerelere başlamadan önce müvekkilini tam olarak bilgilendirmektir. Bu bilgilendirme, sadece arabuluculuk prosedürünü değil, aynı zamanda uyuşmazlığın mahkemede ne gibi riskler taşıdığını da içermelidir. Avukat, bu riskleri Karar Ağacı Analizi (KAA) dahil hazırlık yükümlülüklerini yerine getirerek objektif verilerle sunar. Müvekkilin süreçteki "Kontrol" ilkesini etkin kullanabilmesinin ön şartı, vekili tarafından sunulan bu rasyonel hukuki ve finansal analizdir.
Müzakerelerdeki katılım şekli , vekilin rolünün geleneksel yargılamadan ayrıştığı noktadır. Vekil, müvekkilinin sadece hukuki taleplerini savunmakla kalmaz, aynı zamanda müvekkilinin ardında yatan ticari veya kişisel ihtiyaçlara ulaşmasını kolaylaştıran yaratıcı ve pratik çözümlerin geliştirilmesine odaklanmalıdır.
Avukatın Karar Ağacı Analizi ile müvekkilinin dava yolundaki riskini ve beklenen sonucunu objektif olarak sunması, müzakere masasında sunulan anlaşma tekliflerini duygusal tepkiler yerine rasyonel bir temele oturtur. Bu, avukatın sadece hukuki temsilci değil, aynı zamanda müvekkilinin en iyi ticari kararını vermesine yardımcı olan stratejik danışman rolünü pekiştirir. Vekil, bu süreçte aktif ve yapıcı bir müzakere ortağı olarak hareket etmelidir.
Arabuluculuk faaliyeti çeşitli nedenlerle sona erebilir. Bunlar:
Anlaşma ile Sona Erme: Tarafların uyuşmazlığın tümü veya bir kısmı üzerinde anlaşmaya varması.
Anlaşamama ile Sona Erme: Tarafların çözüm konusunda mutabakata varamaması.
Tarafların Vazgeçmesi: Taraflardan birinin veya tamamının sürece devam etmekten vazgeçmesi (gönüllülük ilkesi gereği).
Arabulucunun Görevden Ayrılması: Arabulucunun tarafsızlığını zedeleyen bir durumun ortaya çıkması veya diğer hukuki nedenlerle görevden çekilmesi.
Arabuluculuk faaliyeti sona erdiğinde, arabulucu tarafından Son Tutanak düzenlenir. Bu tutanak, sürecin anlaşmayla mı yoksa anlaşamama ile mi sonuçlandığını resmi olarak kaydeder.
Özellikle dava şartı arabuluculukta, Son Tutanak'ın düzenlendiği tarih, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin durma süresinin sona erdiği ve dava açma süresinin yeniden işlemeye başladığı kritik tarihi işaret eder. Bu nedenle Son Tutanak, yalnızca istatistiki bir rapor değil, aynı zamanda usul hukukuna ilişkin önemli sonuçlar doğuran resmi bir belgedir.
Anlaşma ile sonuçlanan süreçlerde, tarafların vardığı mutabakat Anlaşma Belgesi ile kayıt altına alınır. Bu belge, imzalandığı anda hukuki geçerliliğe sahip bir sözleşme niteliğindedir.
İlam Niteliği Kazanılması: Anlaşma Belgesinin en güçlü hukuki sonucu, icra edilebilirlik şerhi (Enforceability Endorsement) alınarak ilam (mahkeme kararı) niteliği kazanabilmesidir. Taraflar ve vekilleri tarafından imzalanan anlaşma, ilgili mahkemeye sunularak bu şerhin talep edilmesi mümkündür. Mahkeme, anlaşma içeriğinin kamu düzenine, genel ahlaka ve kanunun emredici hükümlerine aykırı olup olmadığını inceledikten sonra şerhi verir.
Anlaşma Belgesinin ilam niteliği kazanması , arabuluculuğu sadece bir sözleşme olmaktan çıkarıp, hukuki olarak bağlayıcı ve hızla icra edilebilir bir çözüme dönüştürür. Bu, tarafların anlaşma sonrası yükümlülüklerin yerine getirilmemesi riskini minimize eder ve arabuluculuk sürecinin yargılama karşısında tercih edilebilirliğini maksimize eder, çünkü cebri icra yolu doğrudan açılmış olur.
Arabuluculuk hizmetleri karşılığında ödenecek ücret ve masraflar, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi’ne göre belirlenir. Ücret genellikle saatlik esasa veya uyuşmazlık miktarının belirli bir yüzdesi üzerinden hesaplanır.
Dava şartı arabuluculukta, sistemin erişilebilirliğini artırmak amacıyla, ilk iki saatlik ücretler (belirli sınırlar dahilinde) Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır. Anlaşma sağlanması durumunda, bu bakanlıkça ödenen meblağ da dahil olmak üzere tüm ücret ve masrafların hangi tarafça ne oranda ödeneceği anlaşma belgesinde düzenlenir. Anlaşma sağlanamaması halinde ise, Bakanlık bütçesinden karşılanan bu ilk iki saatlik ücret talep edilmez.
Türk Hukukunda arabuluculuk kurumu, 6325 sayılı Kanun çerçevesinde sağlam bir hukuki zemin üzerinde yükselmektedir. Kurum, uyuşmazlık çözümüne alternatif, hızlı, gizli ve ekonomik bir yol sunarak geleneksel yargılamanın karşılaştığı zorluklara önemli çözümler getirmiştir.
Sistemin temel felsefesi olan gönüllülük, gizlilik, tarafsızlık, eşitlik ve kontrol ilkeleri , sürecin adil ve güvenilir olmasını sağlamaktadır. Özellikle "Kontrol" ilkesi, dava şartı uygulamalarında dahi tarafların çözüm üzerinde tam yetki sahibi olmasını güvence altına almaktadır.
Dava şartı arabuluculuk uygulamasının getirilmesi , yargı sisteminin üzerindeki iş yükünü azaltma ve ihtilafların büyük bir kısmını daha erken aşamada çözüme kavuşturma hedefini büyük ölçüde desteklemiştir. Bu yapısal değişim, HUAK’ın yargı ekonomisine katkısını somutlaştırmaktadır. Ayrıca, arabuluculuk sürecinin zamanaşımını durdurucu etkisi , tarafları dava açma endişesi olmaksızın çözüm odaklı müzakereye teşvik eden rasyonel bir koruma mekanizmasıdır.
Anlaşma Belgesinin ilam niteliği kazanma imkanı , arabuluculuk sonucunu hukuki açıdan güçlendirmekte, anlaşmanın sadece bir sözleşme değil, doğrudan icra edilebilir bir mahkeme kararı statüsüne yükselmesini sağlamaktadır.
Sonuç olarak, Türk Hukukunda arabuluculuk, sadece bir usul kuralı değil, aynı zamanda avukatların Karar Ağacı Analizi gibi ileri müzakere tekniklerini kullanarak müvekkillerine rasyonel danışmanlık yaptığı, tarafların ise Talep-İhtiyaç ayrımı ile yaratıcı, kazan-kazan çözümler üretebildiği entegre bir uyuşmazlık yönetimi modelidir. Arabuluculuk Daire Başkanlığı ve Kurulu gibi kurumsal yapıların etkinliği ve arabulucuların hukuki yetkinlik şartı , bu sistemin uzun vadeli sürdürülebilirliğini ve güvenilirliğini temin etmektedir.