Merhaba! Size nasıl yardımcı olabiliriz?
Lütfen sorunuzu kısa bir özet olarak yazın.
İnsanlık tarihinin en kadim tabusu ve modern hukuk sistemlerinin koruduğu en üstün değer olan "yaşam hakkı", normatif düzenin varlık sebebini oluşturur. Kasten öldürme suçu, sadece biyolojik bir varlığın sonlandırılması değil, aynı zamanda hukuk düzeninin temeline yerleştirilmiş olan "kişinin var olma hakkına" yönelik en radikal saldırıdır. Türk hukuk sisteminde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "Kişilere Karşı Suçlar" kısmının "Hayata Karşı Suçlar" bölümünde düzenlenen bu suç tipi, kanun koyucunun en ağır yaptırımları öngördüğü suç kategorisini temsil etmektedir.
Bu rapor, 5237 sayılı TCK'nın 81, 82 ve 83. maddeleri ekseninde kasten öldürme suçunu; suç teorisi, unsurlar, nitelikli haller, özel görünüş biçimleri ve muhakeme süreçleri bağlamında derinlemesine analiz etmeyi amaçlamaktadır. İnceleme, doktrindeki tartışmalar ve Yargıtay'ın yerleşik içtihatları ile zenginleştirilerek, uygulayıcılar için kapsamlı bir başvuru kaynağı niteliği taşıyacak şekilde kurgulanmıştır.
765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 448. maddesinde yer alan "adam öldürme" suçu, 5237 sayılı Kanun ile sistematik bir dönüşüme uğramıştır. Mülga kanunda yer alan ve uygulayıcılar tarafından sıklıkla eleştirilen "hafif tahrik - ağır tahrik" ayrımı yeni kanun döneminde kaldırılarak, tahrikin etkisi hakimin takdirine bırakılan tek bir indirim nedeni (TCK m. 29) olarak düzenlenmiştir.1 Ayrıca, suçun nitelikli halleri (TCK m. 82) genişletilmiş, özellikle "töre saiki" ve "kan gütme" gibi sosyolojik gerçeklikler pozitif hukuk normu haline getirilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 2. maddesi, yaşam hakkını devletin koruması gereken temel bir değer olarak tanımlarken, sadece devletin öldürmeme yükümlülüğünü (negatif yükümlülük) değil, aynı zamanda yaşamı koruma (pozitif yükümlülük) ve ölümleri etkili soruşturma (usulü yükümlülük) sorumluluğunu da yükler.2 5237 sayılı TCK, bu uluslararası standartlara uyum sağlama amacıyla, cezai yaptırımları artırmış ve infaz rejimini ağırlaştırmıştır. Özellikle 2022 yılında yapılan 7406 sayılı yasa değişikliği ile "kadına karşı" işlenen öldürme suçlarının nitelikli hal sayılması, bu evrimin güncel bir halkasıdır.3
Kasten öldürme suçunda korunan hukuksal yarar, tartışmasız bir biçimde insan hayatıdır. Ancak doktrinde bu kavramın sınırları biyolojik yaşamın ötesinde, "kişinin fiziki ve manevi varlığını sürdürme hakkı" olarak çizilmektedir.2 Yaşam hakkı, diğer tüm hakların (mülkiyet, kişi dokunulmazlığı, ifade özgürlüğü vb.) kullanılabilmesinin ön koşuludur (conditio sine qua non). Bu nedenle, hukuk düzeni yaşam hakkına yönelik saldırıları en ağır şekilde cezalandırır.
Korunan yararın "kişiye sıkı sıkıya bağlı" olması, bu haktan vazgeçilmesini imkansız kılar. Mağdurun rızası, kasten öldürme fiilini hukuka uygun hale getirmez. TCK'nın 84. maddesindeki intihara yönlendirme suçu, kişinin kendi yaşamına son vermesi eyleminin cezalandırılmadığını, ancak buna katkı sunan üçüncü kişilerin cezalandırıldığını gösterir. Dolayısıyla, mağdur "beni öldür" dese bile, failin eylemi kasten öldürme suçunu (ötenazi tartışmaları saklı kalmak kaydıyla, Türk hukukunda aktif ötenazi kasten öldürme kabul edilir) oluşturur.5
Suçun maddi konusunu "yaşayan insan" oluşturur. Bu tanım, iki sınırın belirlenmesini zorunlu kılar: Yaşamın başlangıcı ve sonu.
Yaşamın Başlangıcı: Türk Ceza Hukuku uygulamasında, doğum sancılarının başlaması veya çocuğun anne rahminden ayrılmaya başladığı an, "insan" sıfatının kazanıldığı an olarak kabul edilir. Bu andan önce cenine karşı işlenen fiiller "Çocuk Düşürtme" veya "Çocuk Düşürme" suçlarını (TCK m. 99-100) oluştururken, doğumun başlamasından itibaren fiil "Kasten Öldürme" kapsamına girer.5
Yaşamın Sonu: Suçun işlenebilmesi için mağdurun fiil anında canlı olması gerekir. Tıbben ölmüş (beyin ölümü gerçekleşmiş) bir kişiye karşı yapılan hareketler (örneğin, morgdaki cesede ateş etmek), suçun konusunun yokluğu (işlenemez suç) nedeniyle kasten öldürme suçunu oluşturmaz. Ancak bu durumda failin kastına ve eylemin niteliğine göre "Suçluyu Kayırma" veya "Suç Delillerini Yok Etme" gibi suçlar ya da TCK m. 130 kapsamında "Kişinin Hatırasına Hakaret" suçu gündeme gelebilir.6
TCK’nın 81. maddesi suçu şu yalın ifadeyle tanımlar: "Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır." Bu madde, suçun "temel şeklini" oluşturur. Herhangi bir nitelikli halin bulunmadığı durumlarda fail bu madde uyarınca yargılanır.
Kasten öldürme suçu, "serbest hareketli" bir suçtur. Kanun koyucu, ölüm sonucunu doğuracak hareketin tipini (bıçaklama, zehirleme, boğma, yüksekten atma vb.) özel olarak belirlememiştir. Önemli olan, failin gerçekleştirdiği hareketin, somut olayın koşulları içinde ölüm sonucunu meydana getirmeye "elverişli" olmasıdır.5 Hareket icrai (bir şey yaparak) olabileceği gibi, TCK 83. maddede düzenlendiği üzere ihmali (bir şey yapmayarak) de olabilir.
Kasten öldürme, bir "zarar" ve "netice" suçudur. Suçun tamamlanması için mağdurun biyolojik ölümünün gerçekleşmesi şarttır. Failin hareketi ile ölüm neticesi arasında zorunlu bir nedensellik bağı (illiyet bağı) bulunmalıdır.
Modern ceza hukuku teorisinde ve Yargıtay uygulamasında "Objektif İsnadiyet" teorisi benimsenmektedir. Buna göre;
Failin hareketi, hukuk tarafından onaylanmayan bir risk yaratmalıdır.
Meydana gelen ölüm neticesi, tam da bu riskin gerçekleşmesi sonucu olmalıdır.
Örneğin; failin mağduru hafifçe yaralaması, ancak mağdurun hastaneye giderken ambulansın kaza yapması sonucu ölmesi durumunda, failin eylemi ile ölüm arasında nedensellik bağı bulunsa da, ölüm neticesi failin yarattığı riskin (yaralama) doğrudan bir sonucu olmadığı için (araya giren yeni bir sebep) faile "kasten öldürme" suçu isnat edilemez; fail "kasten yaralama" veya "neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama"dan sorumlu tutulabilir.7
Kasten öldürme suçu ancak "kast" ile işlenebilir. Taksirle (dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık) öldürme, TCK 85. maddede ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir. Kast, failin suçun kanuni tanımındaki unsurları bilmesi ve istemesidir.
Bu ayrım, ceza miktarını ve suçun nitelendirmesini doğrudan etkiler:
Doğrudan Kast: Failin, ölüm neticesini mutlak olarak hedeflemesi ve bu sonucu bilerek, isteyerek hareket etmesidir.
Olası Kast (TCK m. 21/2): Failin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemekten kaçınmamasıdır. Yargıtay kararlarında "olursa olsun" kastı olarak da tanımlanır. Örneğin, kalabalık bir düğün alanında havaya veya kalabalığa doğru rastgele ateş açan kişi, birinin ölebileceğini öngörmektedir. Buna rağmen ateş edip birini öldürürse, "olası kastla öldürme" suçundan ceza alır ve cezasında belirli bir oranda indirim yapılır.4
Tablo 1: Doğrudan Kast ve Olası Kast Karşılaştırması
| Özellik | Doğrudan Kast | Olası Kast |
| Bilme Unsuru | Kesin olarak bilme | Öngörme (Muhtemel görme) |
| İsteme Unsuru | Sonucu arzulama ve hedefleme | Sonucu kabullenme ("Olursa olsun") |
| Yaptırım (Temel Hal) | Müebbet Hapis (TCK 81) | Müebbet Hapis, ancak TCK 21/2 uyarınca indirim yapılır (20-25 yıl arası) |
| Yargıtay Yaklaşımı | Failin hedef gözetmesi, hayati bölgelere vurması | Rastgele ateş etme, sonucun muhakkak değil muhtemel olması |
Failin iç dünyasındaki kastın (animus necandi) dışa vuran eylemlerle tespiti, Yargıtay uygulamasının en kritik alanlarından biridir. Fail genellikle "öldürmek istemedim, sadece yaralamak istedim" savunması yapar. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, kastın öldürmeye mi yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunu belirlemek için şu objektif kriterleri kullanır 11:
Taraflar arasındaki husumetin derecesi: Öldürmeyi gerektirecek bir husumet var mı?
Kullanılan aracın elverişliliği: Bıçak namlu uzunluğu, silahın çapı, aracın öldürücü niteliği.
Darbe sayısı ve şiddeti: Tek bir darbe mi, yoksa hayati bölgelere yönelik çok sayıda darbe mi?
Hedef alınan vücut bölgesi: Baş, göğüs, batın gibi hayati organların bulunduğu bölgeler mi?
Failin eylemine son verme nedeni: Fail kendiliğinden mi durdu, yoksa mermi mi bitti, araya başkaları mı girdi? (Engel sebep).
Olay sonrası davranış: Failin mağdura yardım etmesi veya olay yerinden kaçıp gitmesi.
TCK 82. maddesi, suçun işleniş biçimi, failin saiki veya mağdurun sıfatı gibi nedenlerle cezanın artırılmasını (Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis) öngören halleri düzenler. Bu haller, kanun koyucunun belirli durumlarda haksızlık içeriğini daha yoğun bulduğunun göstergesidir.
Tasarlama (taammüd), suçun en soğukkanlı ve planlı işleniş biçimidir. Kanunda tanımı yapılmamış olup, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun (YCGK) yerleşik içtihatları ile unsurları belirlenmiştir. Yargıtay, "Plan Kurma Teorisi" ile "Soğukkanlılık Teorisi"ni sentezleyen bir yaklaşım benimsemektedir.2
Tasarlamanın varlığı için şu dört koşulun kümülatif olarak gerçekleşmesi gerekir:
Suç İşleme Kararı (Karar): Fail, suçu işleme konusunda koşulsuz bir karar vermelidir.
Soğuma Süresi (Makul Süre): Karar ile icra (suçun işlenmesi) arasında, failin heyecanının yatışabileceği, rasyonel düşünebileceği makul bir süre geçmelidir. Bu süre olayın niteliğine göre değişir; ani bir kavgada tasarlama olmaz.
Sebat ve Israr: Fail, geçen süreye rağmen kararından dönmemeli, öldürme iradesinde sebat etmelidir.
Planlı İcra: Fail, kurguladığı planı (yer, zaman, araç seçimi) uygulamaya koyarak suçu işlemelidir.
Önemli Ayrım: Failin olay anındaki ani öfkesiyle değil, önceden aldığı ve soğukkanlılıkla sürdürdüğü bir kararla hareket etmesi esastır. Pusu kurmak, tasarlamanın en tipik göstergesidir.
Bu bentte iki ayrı kavram, "seçimlik" olarak düzenlenmiştir.
Canavarca His (Sübjektif Unsur): Failin, öldürme eyleminden vahşi bir haz duyması veya toplumun ortak vicdanını derinden sarsan bir saikle hareket etmesidir. Yargıtay, "sırf öldürmek için öldürmek", "silahı denemek için birini vurmak", "satanist ayinde kurban etmek" gibi eylemleri canavarca his kapsamında değerlendirir. Burada failin amacı, mağdura acı çektirmekten ziyade, kendi sapkın içgüdülerini tatmin etmektir.16
Örnek Olay: Yargıtay, bir kişiyi yakarak öldürme eyleminde, eğer fail mağdurun canlı olduğunu biliyorsa ve yakma eylemi öldürme aracı ise bunu canavarca his sayabilmektedir. Ancak öldükten sonra yakma eylemi bu kapsama girmez, "Kişinin hatırasına hakaret" veya "Suç delillerini yok etme" olur.17
Eziyet Çektirerek (Objektif Unsur): Failin, mağduru hemen öldürme imkanı varken, ölümü zamana yayarak, mağdura bedensel veya ruhsal açıdan büyük acılar çektirerek (işkence benzeri) öldürmesidir. Burada mağdurun çektiği acının objektif varlığı aranır.
Bu nitelikli hal, kullanılan aracın "genel tehlike" yaratma potansiyelinden kaynaklanır. Fail belirli bir kişiyi hedef alsa bile, kullandığı araç (örneğin bomba patlatmak, evi ateşe vermek) üçüncü kişilerin hayatını da tehlikeye atıyorsa, failin topluma verdiği zarar daha büyük kabul edilir. Eğer fail sadece mağduru öldürmeyi hedeflemiş ve araç başkalarını tehlikeye atmamışsa (ıssız bir yerde tek kişiyi yakmak gibi), bu bent değil, duruma göre canavarca his bendi uygulanabilir.20
Aile içi şiddetin ve sadakat yükümlülüğünün ihlalinin en ağır biçimi olarak kabul edilir.
Kapsam: Anne, baba, büyükanne/büyükbaba (üstsoy); çocuk, torun (altsoy); resmi nikahlı eş ve kardeşler.
Önemli Yasal Değişiklik (7406 Sayılı Kanun - 2022): Daha önce sadece "eş" ibaresi varken, boşanan eşlerin öldürülmesi olaylarının artması üzerine maddeye "boşandığı eş" ibaresi eklenmiştir. Böylece boşandığı eşini öldüren fail de artık temel ceza (müebbet) ile değil, ağırlaştırılmış müebbet ile cezalandırılmaktadır. Dini nikahlı eşler bu kapsama girmez (ancak "kadına karşı" bendi uygulanabilir).3
Mağdurun savunmasızlığından yararlanılması, failin ahlaki kötülüğünü artırır.
Çocuk: 18 yaşını doldurmamış herkes.
Kendini Savunamayacak Durum: Yaşlılık, sakatlık, ağır hastalık, uyku hali, aşırı alkol veya uyuşturucu etkisi altındaki kişiler. Yargıtay, uyuyan kişinin öldürülmesini bu bent kapsamında değerlendirir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için failin, mağdurun gebe olduğunu bilmesi (doğrudan kast) gerekir. "Bilinen" ifadesi, olası kastın bu bent için yeterli olmayacağını gösterir.
Genişletme (2022 Değişikliği): 7406 sayılı Kanun ile bent, "Gebe olduğu bilinen kadına karşı" ibaresinin yanı sıra, "Kadına karşı" işlenen tüm kasten öldürme suçlarını kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Artık mağdurun sadece kadın olması, failin ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanması için yeterlidir. Bu düzenleme, kadın cinayetleriyle mücadele politikasının bir sonucudur.3
Kamu otoritesini temsil eden kişilere karşı işlenen suçlar, devlete karşı işlenmiş sayılır. Ancak Yargıtay, illiyet bağını sıkı tutar: Öldürme eylemi, kamu görevlisinin görevi sırasında olması yetmez, "görevi nedeniyle" işlenmelidir. Örneğin, bir polis memurunu, kestiği trafik cezası nedeniyle husumet besleyip öldürmek bu kapsama girerken; polis memurunu şahsi bir alacak-verecek meselesi yüzünden öldürmek TCK 82/1-g kapsamında değerlendirilmez (ancak kişi kamu görevlisi olduğu için TCK 266 veya diğer hükümler saklıdır).20
Failin, "amaç suç" (örneğin hırsızlık, yağma, cinsel saldırı) ile bağlantılı olarak öldürme fiilini işlemesidir.
Gizlemek/Delil Yok Etmek: Hırsızın ev sahibini tanıması üzerine yakalanmamak için onu öldürmesi.
Kolaylaştırmak: Banka soygunu yapabilmek için güvenlik görevlisini öldürmek.
Bu halde fail, hem amaç suçtan hem de nitelikli öldürme suçundan (gerçek içtima) ayrı ayrı cezalandırılır.7
Geleneksel bir suç tipidir. Kan gütme saikinin varlığı için Yargıtay Ceza Genel Kurulu şu kriterleri arar:
Önceden işlenmiş bir öldürme veya yaralama suçu olmalı.
Fail, bu ilk suçun öcünü almak için hareket etmeli.
Fail, kendisinde bir "görev bilinci" hissederek, suçlu veya onun ailesinden birini öldürmeli.
İlk suç ile ikinci suç arasında bir "illiyet bağı" ve makul bir zaman aralığı olmalı.
Kan gütme saikiyle işlenen suçlarda, Yargıtay genellikle "haksız tahrik" hükümlerinin uygulanmayacağına hükmeder, çünkü failin saiki zaten ilk haksız fiile tepkidir ve kanun koyucu bunu ağırlaştırıcı neden sayarak tahriki dışlamıştır.4
Genellikle "namus cinayeti" olarak bilinen eylemlerdir. Ancak her namus cinayeti töre saiki değildir. Yargıtay'a göre "Töre Saiki", failin içinde bulunduğu toplumun veya ailenin (aile meclisi vb.) baskısı, ritüelleri ve beklentisi ile, bir "ölüm görevi" addedilerek suçun işlenmesidir.
Haksız Tahrik Uygulaması: TCK m. 29 gerekçesinde ve Yargıtay uygulamasında, töre saikiyle işlenen suçlarda haksız tahrik indiriminin uygulanmayacağı kabul edilir. Eğer fail, "namus" gerekçesiyle ama bireysel bir öfkeyle (töre baskısı olmadan) cinayet işlemişse, bu durumda töre saiki değil, haksız tahrik altında kasten öldürme (TCK 81 + TCK 29) hükümleri tartışılabilir.21
Kasten öldürme suçu kural olarak icrai bir hareketle işlenir. Ancak TCK 83. maddesi, "garantörlük" (yükümlülük) ilkesine dayanarak, ihmali bir davranışla da bu suçun işlenebileceğini düzenler. Bu suç tipi, "görünüşte ihmali suç" niteliğindedir.
Failin, ölüm neticesini önleme konusunda hukuki bir yükümlülüğü (garantörlüğü) bulunmalıdır. TCK 83/2 bu yükümlülük kaynaklarını şöyle sayar:
Kanundan Kaynaklanan Yükümlülük: Annenin bebeğini emzirme ve koruma yükümlülüğü (TMK), polis veya itfaiyecinin kurtarma yükümlülüğü.
Sözleşmeden Kaynaklanan Yükümlülük: Cankurtaranın yüzücüyü, bakıcının hastayı veya bebeği koruma yükümlülüğü.
Öngeleme (İngerenz) İlkesi: Kişinin, kendi tehlikeli hareketiyle yarattığı riski önleme yükümlülüğü. Örneğin, birini kazayla yaralayan kişinin, onu orada ölüme terk etmesi durumunda, ölümden "ihmali davranışla kasten öldürme" (veya duruma göre taksirle öldürme) kapsamında sorumlu tutulması.8
Her ihmal TCK 83 kapsamına girmez. İhmalin, icrai bir hareketle öldürmeye "eşdeğer" ağırlıkta olması gerekir. Yargıtay, ihmal ile ölüm arasında kesin bir nedensellik bağı arar. Eğer kişi müdahale etseydi bile ölüm gerçekleşecek idiyse, fail ihmali davranışla öldürmeden sorumlu tutulamaz (belki yardım yükümlülüğünü ihlalden TCK 98 uygulanabilir).
İhmali davranışla kasten öldürme suçunda, temel ceza (müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet) verilir ancak mahkemeye indirim yetkisi tanınmıştır. Ağırlaştırılmış müebbet yerine 20-25 yıl, müebbet yerine 15-20 yıl hapis cezası verilebilir (TCK 83/3). Bu indirim zorunlu değildir, hakimin takdirindedir.
Failin, öldürme kastıyla icra hareketlerine başlaması ancak elinde olmayan nedenlerle (mağdurun kaçması, silahın tutukluk yapması, hastanede kurtarılması vb.) sonucu gerçekleştirememesidir.
Cezalandırma: Teşebbüs halinde failin cezası indirilir. Müebbet hapis yerine 9 yıldan 15 yıla kadar; ağırlaştırılmış müebbet yerine 13 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası verilir.
Yaralama ile Sınır: En kritik sorun, eylemin "öldürmeye teşebbüs" mü yoksa "tamamlanmış kasten yaralama" mı olduğudur. Bölüm 3.2.2'de belirtilen kriterler (darbe sayısı, hayati bölge, silahın niteliği) burada belirleyicidir. Yargıtay, "Meydana gelen zarar ile failin kastı arasındaki ilişkiyi" inceler.11
Suça birden fazla kişinin katılması halidir.
Müşterek Faillik (TCK 37/1): Suçun işlenişi üzerinde "ortak hakimiyet" kuranlar. Biri mağduru tutarken diğerinin bıçaklaması halinde her ikisi de "insan öldürme suçunun faili" olarak (müebbet) cezalandırılır.
Azmettirme (TCK 38): Suç işleme düşüncesi olmayan bir kişiye bu kararı verdiren kişi. Azmettiren, suçun cezası ile (müebbet) cezalandırılır. Nitelikli Hal: Azmettiren, suçu bir çocuğa (18 yaş altı) işletirse cezası artırılır. Sınırın Aşılması: Azmettiren "yarala" dediği halde fail öldürürse; azmettiren kural olarak kasten yaralamadan sorumlu olur, ancak ölüm neticesini öngörebiliyorsa (neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama) sorumlu tutulabilir.32
Yardım Etme (TCK 39): Suçun işlenmesini kolaylaştıran (silah vermek, gözcülük yapmak, yol göstermek) ancak fiil üzerinde ortak hakimiyet kurmayan kişilerdir. Cezalarında önemli oranda indirim yapılır (Müebbet yerine 10-15 yıl). Gözcülük eylemi, olayın niteliğine göre bazen müşterek faillik (ortak hakimiyet varsa), bazen yardım etme sayılabilir.35
Türk Ceza Hukukunda kural olarak "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç netice varsa o kadar ceza" ilkesi geçerlidir. Ancak TCK 43/1 (Zincirleme Suç) bu kuralın istisnasıdır.
Önemli İstisna (TCK 43/3): Kanun koyucu, yaşam hakkının bölünemezliği ve üstünlüğü nedeniyle, kasten öldürme suçlarında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayacağını açıkça düzenlemiştir.
Sonuç: Fail, aynı kararla, değişik zamanlarda aynı kişiyi öldürmeye teşebbüs etse veya aynı anda birden fazla kişiyi öldürse, her bir mağdur için veya her bir eylem için ayrı ayrı cezalandırılır. Tek bir ceza verilip artırım yapılmaz (Gerçek İçtima).
Tek Fiille Birden Fazla Netice (Fikri İçtima - TCK 44): Fail tek bir bombayla bir kişiyi öldürüp diğerini yaralarsa ne olur? TCK 43/2 (Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek fiille işlenmesi) kasten öldürmede uygulanmaz (TCK 43/3 yasağı nedeniyle). Bu durumda fail, ölen kişi için "kasten öldürme", yaralanan kişi için "kasten öldürmeye teşebbüs" veya "olası kastla yaralama" suçlarından ayrı ayrı cezalandırılır mı, yoksa en ağırından mı ceza alır? Yargıtay uygulaması ve doktrin, yaşam hakkı söz konusu olduğunda her bir netice için ayrı ceza verilmesi (gerçek içtima) eğilimindedir. Ancak TCK 44. madde (Fikri İçtima) bağlamında, tek fiille farklı suçlar oluşursa (biri öldü, biri yaralandı) en ağırından ceza verilmesi kuralı ile TCK 43/3 yasağı arasındaki ilişki karmaşıktır. Yargıtay, kasten öldürme suçlarında genellikle "kaç ölüm varsa o kadar suç" ilkesini benimser.10
Kasten öldürme suçlarında en sık başvurulan savunma aracıdır.
Şartları: Haksız bir fiil (hakaret, saldırı), hiddet veya şiddetli elem, illiyet bağı.
Uygulama: Eski TCK'daki "ağır-hafif" ayrımı kalkmıştır. Artık hakim, tahrikin ağırlığına göre belirlenen aralıkta (Müebbet yerine 12-18 yıl) indirim yapar.
Etki-Tepki Dengesi: Yargıtay, tahrik oluşturan fiil ile suç arasındaki orantıyı gözetir. Basit bir hakarete karşılık öldürme eyleminde indirim asgari hadden (veya hiç) uygulanırken, ağır bir saldırı veya cinsel saldırı karşısında azami hadden indirim yapılabilir. "İlk haksız hareketin kimden geldiği" belirlenemezse, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği asgari oranda (1/4) indirim uygulanır.27
Haksız tahrikten farkı, meşru savunmada fiilin "hukuka uygun" olması ve ceza verilmemesidir. Saldırı devam ederken veya tekrarı muhakkak iken, orantılı bir karşı güçle saldırıyı defetmek meşru savunmadır. Sınırın "heyecan, korku ve telaşla" aşılması (TCK 27/2) halinde de ceza verilmez.
Ağırlaştırılmış Müebbet gerektiren suçlarda dava zamanaşımı 30 yıl,
Müebbet gerektiren suçlarda 25 yıldır.
Bu süreler, kesilme nedenleri ile (örneğin savcı ifadesi, tutuklama) yarı oranında uzayabilir.
Görevli Mahkeme: Kasten öldürme suçları, en ağır cezaları gerektirdiğinden Ağır Ceza Mahkemesinin görev alanındadır (5235 s. Kanun m. 12).
Yetkili Mahkeme: Suçun işlendiği yer (CMK 12) mahkemesidir.
Kasten öldürme, CMK 100/3 maddesindeki "katalog suçlar" arasında yer alır. Yani, kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde tutuklama nedeni "var sayılır" (karine).
Azami Süre: Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresi en çok 2 yıldır. Zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek 3 yıl daha uzatılabilir. Toplamda azami tutukluluk süresi 5 yıldır (Terör suçları hariç).46
Yargılama aşamasında delillerin (otopsi raporu, olay yeri inceleme, tanık beyanları, HTS kayıtları) tartışılması hayati önem taşır. CMK 216 uyarınca, hükümden önce son söz mutlaka sanığa verilmelidir. Sanığın yokluğunda veya müdafii konuştuktan sonra sanığa söz verilmeden hüküm kurulması, Yargıtay tarafından mutlak bozma nedeni sayılır (Savunma hakkının kısıtlanması).47
Kasten öldürme suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda yaşam hakkının dokunulmazlığı ilkesi temelinde, modern ceza hukuku teorileriyle uyumlu bir yapıda düzenlenmiştir. 2022 yılında yapılan değişikliklerle kadınlara ve boşanılan eşlere karşı işlenen suçların nitelikli hal kapsamına alınması, kanunun dinamik ve toplumsal ihtiyaçlara duyarlı yapısını göstermektedir.
Uygulamada, özellikle "tasarlama" kavramının sınırları, "olası kast" ile "bilinçli taksir" ayrımı ve "haksız tahrik" indiriminin uygulanma koşulları, Yargıtay'ın içtihatlarıyla şekillenmeye devam etmektedir. TCK 82. maddedeki nitelikli hallerin genişliği, faillerin temel ceza olan müebbet yerine, infaz rejimi çok daha ağır olan (koşullu salıverilme süresi 30 yıl veya 36 yıl) ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile karşılaşmaları sonucunu doğurmaktadır. Bu durum, kanun koyucunun yaşam hakkı ihlallerine karşı "sıfır tolerans" politikasının bir yansımasıdır.
Hukuk uygulayıcılarının; suçun manevi unsurunu (kast) belirlerken Yargıtay'ın geliştirdiği objektif kriterleri (darbe sayısı, hedef bölge vb.) somut olaya dikkatle uygulamaları, haksız tahrik savunmalarında "ilk haksız hareket" analizini titizlikle yapmaları ve iştirak hükümlerinde failin statüsünü (müşterek fail/yardım eden) doğru tespit etmeleri, adil bir yargılama için elzemdir.
| Suç Tipi | Yasa Maddesi | Yaptırım | Koşullu Salıverilme (İnfaz) |
| Basit Kasten Öldürme | TCK 81 | Müebbet Hapis | 24 Yıl |
| Nitelikli Kasten Öldürme | TCK 82 (a-k bentleri) | Ağırlaştırılmış Müebbet | 30 Yıl (Tekerrürde 33 Yıl) |
| İhmali Davranışla Öldürme | TCK 83 | 15-20 / 20-25 Yıl | Süreli hapis infaz rejimi (1/2 veya 2/3) |
HÜKÜM:
Sanık A.B. Hakkında: Maktul C.D.'ye yönelik eylemi sabit görülmekle; eylemin "Tasarlayarak ve Boşandığı Eşe Karşı Kasten Öldürme" suçunu oluşturduğu anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK'nın 82/1-a ve 82/1-d maddeleri uyarınca, suçun işleniş biçimi ve kastın yoğunluğu nazara alınarak AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,
Sanığın duruşmadaki "Pişmanım" beyanının, suçun işleniş şekli ve sanığın yargılama sürecindeki olumsuz tutumları nedeniyle samimi bulunmadığı ve ceza adaletinin tecellisi açısından indirim nedeni olamayacağı kanaatine varılarak, sanık hakkında TCK'nın 62. maddesindeki takdiri indirim hükümlerinin UYGULANMASINA YER OLMADIĞINA,
Sanığın cezasının infazı tamamlanıncaya kadar TCK'nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının uygulanmasına,
Sanığın tutuklulukta geçirdiği sürelerin cezasından mahsubuna ve hükmolunan ceza miktarı dikkate alınarak TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMINA,
Oy birliği ile karar verildi.
KAYNAKÇA
CMK Madde 216 Delillerin tartışılması - Avukat Baran Doğan, erişim tarihi Kasım 20, 2025, https://barandogan.av.tr/blog/mevzuat/cmk-madde-216-delillerin-tartisilmasi.html

